BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 15

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -14

‘Yaşadığım hayattan bir şikâyetim yoktu ancak bazı şeylerin bana yetmediğini eksik geldiğini derinden derine hissediyordum. İşte ilk o zaman her şeyi geride bırakarak gitmek istedim. Sınırlarımı aşmak ve yeni şeyler bilmek istedim. Okumak hiç şüphesiz bilmek için çok önemliydi ancak ben hayatımda ‘Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?’ ikileminden birisini tercih etmek zorunda olmadığımı –bir kuş olsam bile- düşünüyordum. Bu tercihe neden mecbur ve mahkûm olmalıydım ki okumayı zaten hep sevmiştim. Bilgilerim beni güzel kanatlarım kadar süslüyor ve özel kılıyordu. Ancak içimdeki yeni yerler görme hasretini bastırmama da gerek yoktu. Bu ikisi iki gözüm, iki kulağım, iki kanadım gibi olamaz mıydı? Bana göre öyleydi ve ben bazen bir gözümü kapatıp bir kulağımı tıkadığım, bir kanadımı kırdığım duygusuna kapılıyordum.

Bir yolculuğa çıkacaktım fakat bu yolculuğa yalnız çıkmak istemiyordum. Yolculuğu güzelleştiren yol kadar yoldaştır, bunu da biliyordum. Bu yüzden büyük bir titizlikle kendime uygun bir yol arkadaşı aramaya başladım. Bana, Zümrüdüanka’dan ilk o zaman söz ettiler. Bir masal kuşuymuş. Yani esasında benimle dalga geçiyorlardı. Oysaki ben hayatımı kuşatan ateş denizinden geçecektim. Bu denizden daha önce de geçilmeye çalışılmış ancak bize ‘Bu yolu geçip giden hiç olmadı.’demişlerdi. Acaba gidenler, geri dönmek istediler mi ki bu yolculuğu başarıp başaramadıklarının bilebilelim.

Bir süre sonra bu konuda kitaplar topladım, okudum bu yolculuğa çıkanlarla ilgili ne varsa. Fakat bunların hepsi bir masal olarak anlatılıyordu. Hiç kimse hayatın somut ve soyut yanını, doğru bir şekilde birbirinden ayıramıyordu. Bazıları, bizim cinsimizden bir papağan gibi eski Yunan’ın filozoflarının konuyla ilgili ne söylediklerini tekrar edip duruyor, bazılarıysa coğrafi keşiflerle beraber dünyayı sömürerek ve soyarak karnını doyuran Avrupa’nın son dönem filozoflarının tıpkı zenginlikleri gibi çalıntı olan görüşlerini tekrarlayıp duruyordu. Doğrusu bizim papağanların en ihtiyarı bile bir şeyi bu kadar tekrar etmez. Bu Avrupa toplumları çok garip, bizim bildiğimiz her yeri, sanki kendileri görene kadar yokmuş gibi telakki ediyorlar. E ona kalırsa siz de gittiğiniz topraklardaki insanlar için yoktunuz, siz de onlar için keşif sayılırsınız. Ama siz, uğursuzluklara sebep olan bir keşiftiniz. Yokluğunuz varlığınızdan hayırlıydı, o ülkedeki insanlar için. Fokların kafasına vurarak öldürmeyi, bazı hayvanların kürkü güzel olsun diye canlı yüzülmesini siz icat ettiniz. Onlar, tabiatla kardeş olarak yaşarlar, hiçbir varlığı incitmezlerdi. Hele ki bizleri yani kuşları… Bizim cinsimize ait en güzel telekler, onların en önemlilerinin başlarında pırlanta ve elmaslarla süslü bir taçtan daha kıymetli bir güzellik ve güç alameti olarak dururdu.

Yeter Artık

Bu en son yolculukta, yine baharsız yazsız
Zemheri ayazları kuşattı donuyorum
Kalırsa bu simsiyah ufuklar hep beyazsız
Yine kâbus sararsa diye çok korkuyorum
 
Kırıldı zulmün beli, kalmadı hiç takati
Su çileli ömrümün gelmiş eşref saati
Ayın on dördü gibi parlayan hakikati
Görmem bile yetmiyor, bir daha soruyorum
 
Adını koyamadım, yutkunduğum kederin
Bana bir kalem-kâğıt, bir de sevdamı verin
Dünyamıza hakikat kuruldu mu gösterin
Gerçek ortaya çıksın, yeter artık diyorum.
 
BU KERVAN NERDE DURACAK?
 
Sebebi sizsiniz korkularımızın
Sizin yüzünüzden kenetlendik birbirimize
Sizin yüzünüzden, boyun büktük
Bunlar daha az zalim diye
Adını bilmeyip rüyada görmediklerimize…
Soğukta kalmış kuşlar gibi
Sokulduk kendi içimize, sizin zemherinizde ...
Şimdi altın rengi bakışlarım
Titrerken uzak-yakın
Titrerken mutlu-hüzünlü
Bana düşen
Kanat çırpmak kendi ufuklarımda…
 
Güç dengesi yoktu benim savaşımda
Fillerin çiğnediği çiçeklerden biriydim.
Her gün bin can verdiğim bu savaşım sürerken
Sonuç nedir bekleyerek
Çıkıp saklandığı yerden
Bayrağı alıp zafer naraları atanların
Sebebi de sizsiniz.
Sesi gür çıkıyor bugün bunların
Çünkü bunlar hiç ölmediler, dirilmediler,
Çünkü bunlar zulüm nedir hiç bilmediler
Bu sahte kahramanlara suskunluğumun
Sebebi de sizsiniz, bunu da bilin.

NEDEN SENİN OĞULLARIN HAYATTA

Mumun yanındaki gaz lambasına

Meftun oldu olanlar

Olsunlar, ne güzel, ne iyi

Ama bunlar neden bana öfkeli

Bilmezler mi, ben güneşi

Hayran bırakan yerde bulunmaktayım

Gözlerim kamaşsa da razıyım aydınlıktan

Alışırım nasılsa…

 

Ayağa kalktığımda ışıklar saçmalı

Yorgun kirpiklerimde dile gelen sözlerim

Arıtır her mekânı, arıtmalı

Temiz ellerim, güçlü bileklerim

Gözbebeklerime biriken terim.

‘Sen mi geldin?’ demem asla kimseye

Anlamsızmış beklemelerim

Ben buradayım, yalnızca bu iyi bilinsin isterim.

 

Nasıl okuyayım fışkıran suyu, yanan dağı

Nasıl anlaşılmalı bilmem

Neden oluyor bu beklenmedik ölümler

Kanda mı yüzecek gemimiz

Üstünde güneşlenirken faniler

Dile geliyor ne varsa birer birer

Anlatıyor soysuzluğun isyanını

Anlatıyor her damla kanda, yamyamlığını

 

Ölenler ne söyleyebilir insana

Arabalar arasında koşturan dilenciler

Avucunu açmış muhacirler

Acından ölenlere fatiha okurken geğirenler

Bir lokma için kalbimin köleliğini bekleyenler

Beni bir saf yerine koyup

Ne derlerse inanmamı isteyenler

Kelimeleri tüketenler, ne söyleyebilir?

CEVAP

Geç oldu, anlatma, iyi bilirim

Cevapsız sorunun girdabını ben

Gönül mabedimin, -elden sakladım-

Ne sırlar gizlenmiş mihrabını ben

 

Değeri bilinmez yaşanan anın

Şikâyetçisi yok, sökmeyen tanın

Kalbimi kavuran kara sevdanın

Uyanıkken gördüm, serabını ben

 

Karıştım köpüren sele hızlıca

Yol açtım kendimden, sana nazlıca

Gözyaşı dökerek elden gizlice

Öptüm ayağının turabını ben

 

Bazen okyanustum bazen gölektim

Edilen son dua, en son dilektim

Hiç isyan etmeden gönüllü çektim

Aşkın günahını, sevabını ben

 

Kendi cellâdımken ele ilaçtım

Ruhumu öldüren ne varsa kaçtım

Bir seherde sana kalbimi açtım

Aldım her sorumun cevabını ben…

BİR NAAT DENEMESİ

SEVGİLİYE ARZ-I HAL

LA TAHZEN

 

Bizim gemiler hep karadan yürür!

 

Nuh’tan beri gemileri biz

Karadan yürüterek geldik İstanbul’a

Zihnimiz, kolayı bilmediğimiz seferlerde

İmkânsızı mümkün kılmaya ayarlıdır.

Onun için kalbimiz odaklıdır sefere

Muvaffakiyet Allah’tandır, dedik zafere

İşte onun için ‘sağım, solum, önüm, arkam…’

Diyen çocuklar gibi, döne döne

Şu adına dünya denen meydanda

‘Zafer’; işte o neyse, o da koştu peşimizden

Biz dönüp ardımıza bakmadık bile

Hani Ey Allah’ın Elçisi öğretmiştin ya

‘Ardınıza bakmayın!’ ayetini sen bize (15/Hicr:65)

 

Gönlümün lavlarını akıttığım bir an olacak!

 

Yangında ilk yakılacaklar arasına koyun

Şu gönlüme fazla gelen ne varsa o zaman

Acıların raptettiği yerlerden azatlık istiyorum

Çaresizliğin düşürdüğü kuyularda

Yusufluğum yetmez mi, demeden bekliyorum…

Kaçmayacağım, hayır kaçmayacağım

Oturacağım sinemde çakan kıvılcımların gölgesinde

Sen nasıl dayandın bilmiyorum Sevgili

Hainlere, kadir kıymet bilmez cahillere

Mekke’ni zindan, Medine’ni tufan edenlere

Ben çoktan çekip gitmeye kararlıydım, neden mi olmadı

Hani Ey Allah’ın Elçisi öğretmiştin ya

‘Fefirru ilallah/ Allah’a kaçın!’ ayetini sen bize (51/Zariyat:50)

ACI ÇEKEN ATLAR

Bugün yine, yeniden, diyerek başlasam da

Atamadım gönlümden zehirleyen tatları

Kolay değildir her gün, kaybolmak bu sarmalda

Hani hep vururlardı acı çeken atları

 

Gönlümün rotasını çizdim altın kâğıda

Bindiğim her bineğin tutuştu kanatları

Bir zerre tat aradım, avuçlarla ağıda

Hani hep vururlardı acı çeken atları

 

Ömrüm varmış demek ki ben hala yaşıyorum

Çok seyrettim dünyada, Kerem’i, Ferhatları

Hüznünü sarmalayan bir yürek taşıyorum

Hani hep vururlardı acı çeken atları…

  

GECENİN BİR SAATİ

 

Zamanım kalmadı bak, bekleyemem yarını

Sahiline gelirken bitmiyor birkaç kulaç

Söylenecek sözüm var, gönül kapılarını

Yorgunum, çaresizim, daha tıklatmadan aç.

 

Ben öfkeden ağlarsam, sen düşersin gözümden

Çok şey sanma kendini, sen sevdiğim kadarsın

Temel benim, sütun ben, boy ölçüşme sevgimle

Bir gün seni sevmekten vazgeçersem anlarsın

 

Aşka, akla ve söze, sordum kimin kızıyım

Sen görmedin oralarda, yine en çok ben vardım

Senin göz bebeğinde, asılırken her sefer

Zor gelirdi kaçarken kendimi yakalardım.

SAMİRİLEŞMEK

Taha suresinin Hz. Musa kıssasının anlatıldığı bir bölümünde;

Hz. Musa’nın, kendisine tabi olanlarla hicret ettikten sonra Rabbinden vahiy almak üzere toplumundan ayrıldığı ve kırk gün sonra geri döndüğü anlatılır. Ve karşımıza dört ayrı insan modeli çıkar: Hz. Musa, Hz. Harun, Samiri, Samiri’ye uyanlar.

Biz burada, Samirî’yi merkeze alarak olayları değerlendirmek istiyoruz. Çünkü Kuran’da Samiri lakaplı bir kişiden söz edilmesi, insanlık tarihi içerisinde Samirilerin hep var olacağının ve Samirileşmenin hep devam edeceğinin; Samiriliğin hak din İslam yerine kurularak hayat bulacağının en açık delilidir. Samiri’nin ve Samiriliğin bu çağdaki karşılığını tespit edebilmek için model olarak gösterilen bu kişinin iyi tanınması gereklidir.

Bir Yolculuk Hikâyesi:

Hz. Musa’nın mücadelesinin Medyen dönüşünden sonraki önemli bir bölümü Taha suresinde anlatılır. Bu surede, hurufumukattadan hemen sonra Hz. Peygambere (o günkü ve sonraki tüm Müslümanlara) bir durum açıklanarak konuya girilir: ‘Kuran’ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.’(2). Bunun hemen ardından Kuran’ın indiriliş gayesi (3, 4), Allah’ın ilim ve kudretine işaret eden ayetlerden (5-8) hemen sonra söz ‘Sana Musa’nın haberi geldi mi?’(9) denilerek elçilerden bir elçi üzerine getirilmektedir. Bu sorununu cevabını elbette Allah bilmektedir. Biz buradan, konuşma adabını ve bir konuya nasıl gireceğimizi öğreniyoruz.

GÜLDÜREN DE O'DUR

Hüznü vardır elbet Rabbi olanın

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’

Tökezlersen: ‘Korkma, ben varım!’ demem

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’

 

Derim ki: Allah var, sarıl hayata

Dikil zulme karşı, dikil bir daha

Her karanlık gece mecbur sabaha

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’

 

‘Ben prensim.’ diyen çirkin kurbağa

Güllerin arasında girerse bağa

Bir kere yüz verme umutsuzluğa

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’

 

Olmamışsa sana kör kuyu vaha

Gönlün yönelmesin asla eyvaha

Hiç unutma, söyle, aşkla bir daha

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’

 

Madem var eden O, niçin zulmetsin

O ister her zaman kuluna yetsin

Hayat her insana şunu öğretsin:

‘Güldüren de O’dur, ağlatan da O!’ (Necm:43)

Sayfa 23 / 35

VİDEOLAR


Kur’an’a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Kur'an'a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)

Rasulullah’ın Kur’an’la İlişkisi (22.02.2024)
Rasulullah'ın Kur'an'la İlişkisi (22.02.2024)
Kur’an’a Göre ’insanların çoğu’ (15.02.2024)
Kur'an'a Göre 'insanların çoğu' (15.02.2024)

Kur’an’a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Kur'an'a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)

Kur’an’da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Kur'an'da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur’an’a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur'an'a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)

İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
Kur’an’ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Kur'an'ın Aile Önerileri (21.12.2023)

Cihad Nedir? (14.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)
Allah’ın Orduları (07.12.2023)
Allah'ın Orduları (07.12.2023)

Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur’an Diyor ki (26.10.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur'an Diyor ki (26.10.2023)

Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Kur’an’ın Anlaşılması Önündeki Engeller ’Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Kur'an'ın Anlaşılması Önündeki Engeller 'Çeviri Sorunu (02.11.2023)

Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)

Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)

Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri  (23.04.2019)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri (23.04.2019)
Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)
Kadınlarla İlgili Gelenek Nasıl Oluştu? / Geleneğin Takma Bacakları (21.02.2021)

Kur’an’a Göre Şirk (12.11.2020)
Kur'an'a Göre Şirk (12.11.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-1 (29.10.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-1 (29.10.2020)

Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-2 (29.10.2020)
Hz. Meryem Örneğinde Kadın Hakları-2 (29.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-1 (22.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-1 (22.10.2020)

Şeytan ve Şeytanlaşmak-2 (22.10.2020)
Şeytan ve Şeytanlaşmak-2 (22.10.2020)
Cahil Kimdir? Cehalet Nedir? (15.10.2020)
Cahil Kimdir? Cehalet Nedir? (15.10.2020)
Joomla templates by Joomlashine