Ayten DURMUŞ, hertaraf.com 09.06.2021
III- İYİ Kİ SİZLER VARSINIZ- SEVGİLİ GENÇLER!
YILMAZ
Gece saat on gibiydi, telefonuma arka arkaya mesajlar gelmeye başladı. Ben zorunlu olmadıkça gece saatlerinde mesaj göndermeyi doğru bulmadığım için bir süre bakmadım. Ancak arka arkaya gelen mesajlar beni meraklandırdı, baktım.
Birkaç yıl önce mezun ettiğim Yılmaz adlı bir öğrencimmiş. Yılmaz, arada bir mesaj gönderir, hatır sorar, kendisi hakkında bilgi verirdi. Şu anda okuduğu fakültenin üçüncü sınıfındaydı. Mesajlarını okudum. Hızlı bir şekilde yazdığını cümle düşüklüklerinden anlamıştım. Özetle şunları diyordu: Kaldığı yurda uzun süredir ödeme yapamamış, borcu birikmiş. Ailesi ağabeyine yaptıkları düğün nedeniyle ona para göndermekte sıkıntı yaşamışlar. Kaldığı yurttan kendisine üç gün süre vermişler, geçmiş borcunu ödemediği takdirde yurttan çıkaracaklarmış. Durumunu anlattıktan sonra şöyle diyordu: ‘Hocam, size böyle bir mesajı çok çaresiz kalmasam yazmayacağımı bilirsiniz. Acaba bana burs falan bulabilir misiniz, yapabileceğiniz bir şey var mı?’
Yılmaz’a hemen cevap veremedim, bekliyordu biliyorum. Ne yapacağımı şaşırdım çünkü maddi durumunu iyi bildiğim herkese bursa ihtiyacı olan öğrencilerimi dağıtmıştım. Biraz düşündüm, gece mesaj göndermeme kuralımı bozarak -sanki kendim için istiyormuşum gibi bana zor gelmesine rağmen- iki arkadaşıma özetle durumu bildiren birer mesaj gönderdim. Az sonra döndüler, ‘kime, nasıl, ayda ne kadar’ diyorlar ve hesap numarası istiyorlardı. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Hemen Yılmaz’dan hesap numarasını istedim. Önce ikisi de aylık burs vereceklerdi, sonra birisi ‘Biz yıllık olarak toplu gönderelim mi?’ dedi, öyle sevindim ki zaten öğrencimin yurt borcu için biraz toplu paraya da ihtiyacı vardı.
Sabah iki arkadaşım da erken saatte bana mesaj gönderdiler. Mesajlar şöyleydi: ‘Hocam, öğrencinize bursu gönderdik, dekontu da size gönderiyorum, onu da bilgilendirirsiniz’; ‘Hocam, bir yıllık burs miktarı az önce öğrencinizin hesabına yatırıldı. Dekontu gönderiyorum.’
Yılmaz o kadar sevinmişti ki… Yurt borcunun hepsini birden ödemiş ve aylık burs da hesabına yatırılacaktı. Benim sevincimi ise şu anda anlatmak zor. Fakat bilmiyordum ki ben daha büyük bir sevinç yaşayacakmışım.
Birkaç ay geçmişti, Yılmaz beni aradı. Hatır sordu tekrar teşekkürünü ifade etti. Sonra dedi ki: ‘Hocam size hem söylemek hem de sormak istediğim bir şey var.
Evet dinliyorum, dedim.
Hocam, benim aynı odada kaldığım bir sınıf arkadaşım var. İkimizde burs için birkaç yere başvurmuştuk. Bunlardan birisinden bana bir burs çıktı ama ona hiçbir yerden çıkmadı. Acaba mümkün mü bana burs veren kişi, onu arkadaşıma verse bundan sonra…
HAKAN
İki senedir tanıdığım kişilerden kendisine burs bulduğum bir öğrencim vardı. Ailesinin maddi durumu nedeniyle dışarıdan destek alamazsa okuyabilmesi zordu. Yaz için iş bulur, ne iş olsa çalışırdı. İki seçeneği olduğunu söylemiş babası: Ya mahalledeki belediyeye ait ücretsiz üniversiteye hazırlık kursuna bir yıl giderek bir okul kazanırsa okuyacak ya da yazın yanında çalıştığı amcasının yanında sürekli olarak yük taşımaya devam edecekti.
Durumu bildiğimden çevremden uygun kimselerden en az iki kişinin vermek istedikleri bursu ona yönlendiriyordum. Liseyi bitirdiği yıl çevresindeki herkesten kendisini soyutlayarak gecesini gündüzüne katarak çalıştı ve iyi bir okul kazandı.
Bir hafta sonu Hakan’dan yeni bir mesaj geldi, özetle şöyle diyordu:
‘Hocam, sizi şimdiye kadar hep başka sebeplerle rahatsız etmiştim. Bugünse başka bir sebeple rahatsız ediyorum. Anlaşılan bizi mezun ettiniz diye bizden kurtulamayacaksınız. Hocam, ben sınava girmiştim, atamaların açıldığı her dönemde okulla birlikte çalışabileceğim uygun yerler için başvuru yapıyordum. Şu anda atandığımı öğrendim, hemen size bildiriyorum ve sizden bir şey de istiyorum. Hocam bugüne kadar elinizden geldiğince siz hep bana yardımcı olmaya çalıştınız. Ben de çalışmaya başlayacağım ilk andan itibaren ömrüm oldukça ve bir gelirim olduğu sürece iki öğrenciye burs verme kararı aldım. Birini kendim belirlerim ancak birini de sizin belirlemenizi istiyorum. Hürmetler ederim.’
AYLA
Eğitim dönemi başlarıydı, meslektaşlarımdan birinden bir mesaj geldi: ‘Hocam, aşağıya isimlerini vereceğim sizin de derslerine girdiğiniz mezun üç kız öğrencimiz birer okul kazandılar. Biliyorsunuz bunların maddi durumları pekiyi değildi ve okuldayken de desteklemekteydik. Aklınızda olsun bunlara burs arıyoruz. Selamlar.’
Bu öğrencilerimize birer burs ayarladık. Ancak bunlardan biri bir süre sonra beni arayıp mahcup olarak durumunu bildirdi. Şunları söylüyordu: ‘Hocam, ablam da üniversite öğrencisi. Babam onu bile okutmakta çok zorlanıyordu. Şimdi ikimizi birden okutmakta iyice zorlanıyor. Ablamla beni karşısına aldı, dedi ki: ‘Kızım, durumumuzu biliyorsunuz. Ben ikinizi birden okutamam. Biriniz, diğeriniz için okuma hakkından vaz geçmelisiniz.’ Ablam, ‘Ben vazgeçerim, Ayla okusun, o çok başarılı’ dedi. Ben de ‘Ablam, devam etsin baba, o üçüncü sınıfta ben daha yeni başladım.’ dedim. Şu anda ablamla tartışma halindeyiz. Sizin aracılığınızla bana bağlanan burs bir ay geldi, iki aydır gelmiyor hocam, eğer bir burs bulamazsak ikimizden birimiz mecburen okulu bırakacağız. En uygunu da benim bırakmam olacak galiba.’
Dondum kaldım, sanki karşımda 18 yaşında bir kız çocuğu değil de feleğin çemberinden geçmiş yetişkin biri vardı. Biraz daha konuştuk, durumla ilgilenip kendisine döneceğimi söyledim.
Hemen ona burs bağlamayı üzerine alan kişiyi aradım. Çocukları da alarak ailecek yurt dışına gitmişlermiş de bu arada vakitleri olmamış, bu nedenle parayı yatıramamışlar. Ben onun anlattığı eğlenceli tatil anılarını telefonda dinlerken kendimi tutup hiçbir şey söylemedim. Konuşmayı kısa kestim, hemen öğrencimi aradım. Öğrencime okula devam etmesini, bursunun hemen yatırılacağını söyledim ve bir daha da o kişiye öğrenci yönlendirmedim.
Ablası okusun diye herkesin kazanmakta zorlandığı okulunu okumaktan vazgeçme kararı alan öğrencim… Evet, o şimdi mezun oldu, sınavlara girdi, öğretmen olarak atama bekliyor şu sıralarda…