Yıkıntı çiçeği!
Başka türlü davranmak mümkün
Başka türlü de yaşayabilir insan
Hala yapılacak şeyler için zaman var
Bu şafak kollarında getirebilir umudu
Her şeyi alan ve satanlar
Emekliye ayrılabilir.
Yıkıntı çiçeği!
Yaşamadığı hüznün acısını çekenler
Senin gözlerinde nisyana uğrar
Hakikat ne büyük dehşet
Her tebessüme liman bulunmaz
‘Hatun kişi niyetine!’diyenler
Sizleri kim defnedecek?
Yıkıntı çiçeği!
Çok çırpındın, biliyorum yorgunsun
Hep arkadan koştun, hep öne geçtin
‘Allah rızası için saygı’ydı dilendiğin
Ortasında kurşunsuz öldüren dertlerin
Gölgen, gölge olamasa da kendine
Yanmaktan dertlenmedin
Yıkıntı çiçeği!
Özgür ruhun saksılar istemedi
Bakımlı bahçeler daraltırdı ufkunu
Görenler şaşkın gülümseyip
Dediler: ‘Fesuphanallah!
Bir harabe ortasında böyle bir çiçek
Bu güzelliği kim görecek, kim bilecek?’
Yıkıntı çiçeği!
Ey asil hudayinabit!
‘Bu çiçek burada nasıl büyüyecek?’
Dediklerinde ilk kez bilinmek istedin
Hayranlık dolu gözlere görünmek…
İlk o zaman, bir âşık el tutsun
Versin seni maşukunun ellerine, istedin
Yıkıntı çiçeği!
Bu nasıl cahil cesareti
Yanarım diye korkmadın mı?
Unutulurum diye korkmadın mı?
Hadi bunları geçtim
Nasıl korkmadın bir gün görmekten
Bülbülü gül dallarında inlerken