YAN EY GÖNÜL!

Beni öldürmeyen acılardan geliyor tüm gücüm…
Herkese yukarıdan gelmez çağrılar
Işıkları söndüren düşüncülerde saklı benimki
Hayata yürümek emek istermiş, öğrendim
Vazgeçmek için harcanan emeklerden…
 
Ey akıllılık iddiasında bulunan
Kendi hayatını bir sanatkâr gibi
Ellerine al ve biçimlendir
Ama hiçbir yanı sahte olmasın; aç gözünü
Yarım hayallerde gözlerinin feri solmasın
 
Merhem sürmek istiyorsun yaralarıma
Peki, sen de dene ey Lokmanlık taslayan
Ya içimin yırtılan yanları ne olacak?
İyileşmeye hasret kalan yanlarım
İsyankâr gönlümün söz dinlemez yanları…
 
Sen hep aynı şeyleri, bir kere daha
Yeni kelimelerle anlatırken
Benden şaşkınlık ve hayranlık bekliyorsun
Öyle mi? Köprünün altından çok sular geçti
Üstelik ben ufuktan ötelere tutkunken
 
Sayısı belirsiz tekrarı yapılan lafı güzafta ne tat var?
Boş lafın alıcısı olup zulmetme kendine
Onlar gibi yapan biri olsun yeter, diye göz gezdirenlere
Sırtını dön, kapa gözünü, göz göze gelme
Duyulacak sözler söyle, gönül kulağıyla
 
Bu ben değilim, alın; bu da benim hayatım değil
Bunu da alın. Ben müjdelerin kokusunu alıyorum
Evet, öldüren aşklar varsa yaşatan sevgi de var.
Evlatlarını boğan ve efendilerini doğuran anneler
Çocuklarına tapan babalar, hepsi benim çağımda…
 
Süprüntülerini süpürmekle bitiremediğim
Çöplüklerinde eşindiğin bir dünyayı
Cennet sanan bu vehim nasıl sağaltılabilir?
Güzel sorular soruldu fakat cevaplar hep eksik
Bunca kusurlu bir zeminde, geçmiş belirliyor geleceği…
 
Sefaletler biriktirdim yine kalabalık fakirliklerde
Hayattan koptu tüm hükümler manzumesi
Ne yapayım, neye göre ve neden?
Onlar karşımda, sıfır ölümlü zaferler ilan ederken
Ben tekbirli katliamlar seyreder ve ağlarım…