I
Ben aşkın olduğu bir dünyaya inanmak istedim
Biraz da merhametin
Bırak, dağınık kalsın
Derlenip toparlanmasın
Ufuklar, arzular, hırslar
Yarım hayaller, çeyrek zaferler
Ne oluyorsa aşktan oluyor
Ya da ne olmuyorsa aşktan olmuyor
Derleyin, toparlayın sözleri
Fiyakalı olsun şöyle
Sanki sizden önce kimse
dememiş gibi
Kullanmamış gibi birkaç bin yıllık
kelimeleri
Altına adınızı ekleyin, patent hakkı
isteyin hatta…
Sen, bu kelimeler için kime ödeme yaptın
Aşksızsın ve hırsızsın, ne çalarsan
da miras malım diyorsun
Hâlbuki baban, babasını saklamış bir soysuz
Sen de isyankâr bir yurtsuzsun
Boyun büküp ne diyorsun öyle
İstemiyorum, ötelerdenmiş gibi konuşmanı
İstemiyorum, hedefsiz buğulu bakışları
İstemiyorum, feleğin çemberinden
çok geçmiş edaları…
II
Oturuyor ve bekliyorum
Kalkıyor, bekliyorum
Yürüyor, bekliyorum
Duruyor, bekliyorum
Uyuyor, bekliyorum
Uyanıyor, bekliyorum
Sense ey hasretim!
Sen, düşlerimde bile gelmiyorsun
Ben seni deliler gibi özlüyorum
İğde çiçekleriyle leylakların kokusunda
Ben, aşkın olduğu bir dünyaya inanmak istiyorum
III
İnanmak hiç zor değildi esasen
Süslü üç beş kelime
Her tondan pembe gözlük
Ve hayaller, hayaller, hayaller…
Hani nerdeler
Şimdi sanki altımda hasır
Kamışlardan örülmüş bir evim var
Gönlüm her yağmurda ıslanır
Ne çatım var, ne duvar.
İşte onun için ellerim titrer bazen
Gözlerime eşlik etmek için
Ama dizlerim titremesin diye
Yere sağlam basarım
Düşmeyeyim, dik duran olmaz diye
Düşersem eğer düşerken
Sen yanımda olur musun?
Ya da küsüp gider misin?
Hüzzam makamının naz perdeleri
Biraz öfkelendi, biraz celalli diye
Git istersen, git; daha dönme geriye
Git, gidebildiğin kadar git
Öfke dolu, acı dolu, aşk dolu
Giderken de hep beni suçla e mi?
Gördüğün güne lanetler oku, mesela
Karşına çıktığım her yola ah et
‘Keşke milyon kere ölseydin.’de
Diyebilirsin, münasiptir, hakkındır.
IV
Lakin sen hiç bilmedin benim öldüğümü
Son duama da gelmedin
Görmedin mezar taşımı
Okşamadın, sevmedin…
Sana mutluluk haberimi getiren kuşlar
Doğru söylüyordu tabi ki
Sen görmedin ne kadar mutlu olduğumu
Kendimi bıraktığımı aşkın kollarına
Benim her gün Kevserler içtiğimden
haberin olmadı tabi
Ve Kevser pınarlarında ağladığım dan da
Olan oldu, geçen geçti şimdi
Neyin hesaplaşması olacak
bu saatten sonra
Ben herkesin terk ettiği bir çınar
gibiydim
Büyüdüm, topladım gölgeme
bağrı yanıkları
Ferhat’ı, Şirin’i, Aslı’yı, Kerem’i…
Leyla ile Mecnun, randevumuz var
Önceden haberimiz olsaydı, gelirdik, dediler
Ben kendimi, o ikisinin yerine koydum
Bu cezbe, bu secde, bu çılgınlık
bu teslimiyet ondan
Bu duvardan duvara vuran sarkaç
Bırakmıyor ellerimi ne yapayım
Ah, derimi yüzseler de davacı değilim
Ben post bile olamam
Beni ayağa kaldırın
Kaldırın beni ayağa
Daha yapacak çok işim var
Daha başladığım bir sürü şey yarım…
V
Geldin mi, gel ey hüzün!
Okşa yavaş yavaş saçlarımı
Usul usul konuş bir ninni gibi
Hasretlerime sar beni, uyut
Kâbus ya da güzel düş, ne çıkarsa bahtıma
Belki biner giderim tahta atıma…
VI
Hüzün de okşanmak ister
Hüzün de küser, kırılır, incinir
Yalvartmak ister
Ben teslim olurum
Bağlar ayaklarıma, ellerime ne varsa
Bilmem suya düşsem, dibe mi çekecek bunlar
Ya da atsam, seyrederken bir uçurumdan
Uçar gider mi?
Yoksa anlar da belki kıy(a)metimi
‘Ben sensiz ne yaparım.’der mi?
Bilse sessizliğimin sebeplerini
Bir yılan gibi deri değiştiremeyişimin
Nasıl da canımı yaktığını
Belimi büktüğünü…
Bilmezler, bu dik duruşum ondandır
Sen de bilmezsin yoksulluğumu
Yutkunuşum neyedir?
Anlamadın, anlamazsın bilirim
Tüm iştahın birkaç porsiyon
Çiğ börek, çiğ et, çiğ söz…
Ben ölmeyip de ne yapayım
Öldürmeyip de ne yapayım
Yan yana durabilmek için
Geri geri gitmeyip de ne yapayım
Mekân ve zaman telakkim bozulmuş
Başımın dönmesi bu yüzden
Gönlümdeki gençlik, doğduğum
zamana inat
Aynaya bakınca görmedim
hiçbir zaman
Çiğ olan hiçbir şeyi
Hüzünlü hasretler vardı
Ayaksız, başsız insanlar
Bilmem nereden gelip nereye giderlerdi
Bilmem ne yer ne içerlerdi
Bilmem nerelerde gezer
Ölünce toprağa nerede girerlerdi…
Biliyorum, hüznüm okşanmak istiyor
Susuz. Evet, bir yudum da aşk şarabı
Dayanma gücü de bitti belli ki
Dünyanın hakikatine, açığına, gizlisine…
Sarhoşluk istiyor, hiç olmadığı kadar
Belki de kim bilir bir sevdanın kollarında
Bir uyumak, bir daha uyanmamak…