Sam Amcanın Keçileri
Haççe Teyzemin bayırın yüzünde Babadan kalma, dokuz kardeş bölüşmüş On dönüm tarlası vardı. Gözü gibi bakardı Yadigardı. . Taşlarını temizler Otlarını yolar, ekime hazırlardı. Bereketli yağmurlar göklerden indi Yüzü güldü, mahsul iyiydi. . Tam biçilecek vakitlerde Ekine bir oğlakla bir keçi girdi Haççe Teyzem öfkelendi Tarlaya koşuverdi Hayvanı çıkarayım derken Böğrüne boynuz yedi Oracığa kıvrılırken Yerden aldığı taşı Keçiye attı ama değmedi. İşte tam o esnada Sam Amcanın çobanı İbrahim Emmi geldi. Çenesinde top sakalı, keçi gibiydi Başına bir melon şapka giymişti Çocuklar bilmem neden, "Mister Abraham" derdi.
"Be utanmaz kadın"dedi "Neni yedi sanki keçi Bu taş ezilen buğday için mi? Sam Ağama geleydin de vereydi Kaçsaydı ya bu keçi Kim hesap verecekti." . Haççe Teyzem bükülmüş Acıyla kıvranırken Kendine gelmenin gayretindeydi. Sam Ağa kim, keçi neyin nesiydi? Hacı ıbrahim'deki acep ne sevgisiydi? Bu düşüncelerle yerinden kalkamazken Oğlak çevresini tavaf eyledi. . Ağasına güvenen İbrahim Emmi o an Daha da bir gürledi "Hele" dedi "Bu oğlağa bir şey olaydı Yahut Sam Ağamın keçileri kaçaydı Görürdün sen o zaman Ortada ne sap, saman Ne de tarla kalırdı. Tarlan çiğnendi diye Gelmene ne gerek vardı Bu sene çiğnenmişse Gel seneye ne kaldı?" Haççe Teyzem o anda Yerden doğruldu yavaş Ağır ağır kalkarken Ellerinde vardı taş. Gözlerinin akı kızıllaşırken Gürledi birden: "Be ıbrahim!" dedi" Sen olmayaydın, Dolara secdeliler Washington kıbleliler olmasa Ne oğlak, ne keçi, ne Sam gelirdi Ne birisi benim ekinime girerdi.” . "Al İbrahim!” diye inledi Haççe Teyzem Taşları kıyam eden coğrafyayı düşledi Korkudan kaçamayıp geri geri giderken Beynine taşı yiyen İbrahim düşüverdi.