Emmi, Bırak Beni

Emmi, bırak beni, moralim çok bozuk,

Bugün bir çocuğa, bir sarhoş vurmuş

Çocuk çiçeklerin üstüne fırlamış

Çiçekleri bir ihtiyar ölmeden üç ay önce dikmiş

Diktiği yer çocuklarının müteahhide verdikleri

Eski evin bahçesiymiş

Bahçede evlendikleri günün anısına

Eşiyle diktiği elli yıllık bir ceviz

Her çocuk ve torunda dikilen ağaçlar

Bu ağaçlarda salıncaklar, çocuklar sallanırmış

Bir güneye bir kuzeye, bir doğuya bir batıya

Esen rüzgârla gelmiş bulutlar

Bulutların yarısı rahmet yarısı zahmetmiş

Hiç şaşırmadan boşaltmışlar damlaları

Üstlerinde adları yazılı yerlere

Adı olmak var olmak demekmiş

Yok olanın adı olur mu

Mesela olmayan bir sevdanın ateşi

Olmayan bir sevginin merhameti olur mu

Ateş ve merhamet yoksa ne vardır

Ne vardır şu damarlarımda kanımla dolaşan

Kim demişse ki kan, damarda dolaşan sıvıdır

Yanılmış, eksik söylemiştir

Ve yanılmak insana has bir erdemdir

Yanılgısını gördüğünde döndüğü sürece

Dönmek dedimse bunu Fizan’dan dönme sanma

Hicaz’dan dönme de sanma, daha zor

Kendi etrafında dönme de değil

Başkasının etrafında dönme hiç değil

Başkası dediğimde kim aynalara

Aynalar bana başkasını mı gösterir

Ben kimim ya da neyim desem

Ne cevap verir, doğruyu söyler mi

Yoksa kırar kalemi, cüppeyi çıkarır, susar mı

Kalemimden can damlıyor, gözlerimden kan

Doruk ve çukur, öfke ve sükûnet

Hepsi bende mi hayat buluyor

Ben bir zıtlar kümesi miyim

Neden en çok azarım her zaman kendimedir

Ben kendi başımın belası mıyım emmi

Emmi, moralim çok bozuk, bırak beni

Bugün bir çocuğa bir sarhoş vurmuş

Moralim çok bozuk emmi, bırak beni.