Cevherler saçılacak diye ağzından
Açtım gözümü, kulağımı
Nerden bilirdim çalıntı sözlerle
Nutuklar attığını
Emekler çaldığını nerden bilirdim.
Biraz genç ve üç beş cahile
Kendini tavaf ettirerek
Tanrıcılık oynayan bu hadımlar,
Yer bulamayınca yerlerini mabet kıldılar
Yalnızken de taptılar kendilerine
Üç tarafı umutlarla çevrilmiş kişilerde
Nedir umutsuzluktan bu tapınma arzusu?
Sesi ve sözü var olan, vardır
Kimsesizlikten dertlenme,
Herkes sevdiği nesne kadardır.
Sevginin tanımını yapamıyor ehli dil
Kelamcılar ekmeği, hamur edip yiyor
Ben susuyor ve hiçbir şey yapmıyorum
Duruyor, bakıyor, düşünüyorum
Yalnızsam, bazen de ağlıyorum.
Hangi put tutuyor sözünün ellerini
Ayaklarını kim yıkıyor,
Işıkta dans eden tozlarla aran nasıl
Gölge senin neyine vurgundur
Savaş alanı hala azap inmiş yüreğin.
Yabani bir seyirci gibi
İlgiyle bakıyorsun çekici yanlışlara
Halvet nasıl mümkündür, sen de öbür sen varken?
Sınırsız özgürlükle vursun başını kayalara
Dehaya yaslanmayan üstünlük
Herkes bakamıyorsa başının çaresine
Çoğunluk azınlığı neden yok saysın?
Altın, tenekeler içinde, neden çaresiz?
İnsan elinin değdiği her yerde
Düzen denilirken, karmaşa neden?
Herkes kalıbının içinde bir insan taşıyamaz.
Yiğitlik nesebe, kahramanlık cinsiyete
Ne zaman has olmuştur?
Hayırsız varislere mal kazanan budala
Delik tasa su koyma
En radikal sözlerinin ardına
En uyuşuk bir hayatı saklayan!
Bir kez de kendine tapmadan, dürüstçe
Bana her sabah uyanmak için
Anlamlı bir sebep söyle
Ağlamak istiyorsan ağla
Gerek mi var sebebe
Buluruz bir sebep, bulursun
Hiçbir şey, hiçbir şeyin garantisi değilse
Ağlıyorsan ağla, belki de avunursun.
Firkatin vuslat içinse ne gam
Kaç, git. Ben de muhacirim
Yolum sana rast gelir mi sevgili?
Bir gar-ı Hira’da seninle
İster ikinci olayım, ister üçüncü