(Ayten DURMUŞ, Özgürlük Mesnevisi)Hâl diliyle yazmışsın, incitmeden açarak Yolladığın mektubu okudum ağlayarak.
Demişsin: “Anneciğim ve sebebi hayatım Güzellik ve doğruluk aramak tüm sanatım
Çıktıkça uğruyorum düşünce pazarına Katırın tekmesine, kötünün azarına
Sevgimi bozdurarak gönlümü harcayanlar Nasıl insan sayılır akreplere uyanlar
Beynimde tükenmiyor kurtla kuzunun dansı ‘Yar’ gösterdi ‘yâr’ dedi, kim anlar bu nüansı
Mutlak eşitlik zulüm, mutlak özgürlük isyan Aptal ütopyalarla kaç senem oldu ziyan
Toz dumandı bilmedim, cani kim, kahraman kim Nasıl iş her hastayı öldürüyor bu hekim
Yapıştı, ayrılmadı içimdeki bu kene Ben nasıl dost demişim bileğimi bükene
İçtiğim tüm sulardan, anne, ciğerim yandı İpekten kumaş gibi inancım parçalandı
Kapatır mı acaba bu yırtığı yamalık Gönül karanlığıma düşer mi gerçek ışık
‘Beni kim işgal etti’ bu sorudan yoruldum Kıvrandım günler boyu, pek az zaman duruldum
Göster beni öldüren dikeni soldurayım Kiler elin ben neden içini doldurayım
Herkes duysun ben kendi aleyhimde şahidim Çünkü boyun eğmezken köle değil şah idim
Ben neden bana uzak, ben bana yabancıyım? Ben neden hep ellerin derdinin ilacıyım?
Acı gerçek koyunda öldüren vurgun yedim Ömür sudan hızlıyken bilmem neden bekledim
Anladım künyem değil bileğimdeki zincir Anladım has bahçeme dikilen ağaç incir
Düştüm azgın denize kırık bir tahta gibi Anlat bu okyanusu görünmese de dibi
Bir devletin sırtını yasladığı milleti Olmadan nasıl olur, bu kimin zihniyeti
Üç yüz yılı eledim, dostumuz olmuş hüzün Hep başına vururlar sahibi yok öksüzün
Kefen biçer halkıma kâfir elinde piyon Nemrut’u imrendirir iş birlikçi taşeron
Soysuzun döner durur kafasında kırk tilki Ancak ölse kurtulur toplum bu kirden belki
Eskimiş emziğinden vazgeçmez çağdaş yobaz Bilir, onu bıraksa talana sebep kalmaz
İrtica var(!), dendikçe soyuluruz bilirim Çağdaş bıçkı çalışır kökümden devrilirim
Yıllardır kaderimiz sırtımızdan vurulmak Kökümüz köklenmeden her rüzgârda savrulmak
Şeytan bile demişken: “Ben Allah’tan korkarım” Bunlar Allah’tan korkmaz, hayretimden donarım
Hükmü mutlak olana hikmet öğretmek ister Bin yüzlü çağdaş şeytan, gerçek yüzünü göster.
Hangisine yâr desem, koynuma yılan girdi ‘Niçin?’ diye haykırdım, aklıma kıran girdi
İçimde fırtınalar, dışarıda tufan var Arza taşını döken öfkeli asuman var
Ahmak, kanarya diye tutar kargayı besler Tarlasından geçecek suyun gözüne pisler
Hakk’ı nasıl kandırır milletimi aldatan Her kuyunun oğlunu kölemdir diye satan
Altın semer vursalar yükseltir mi eşeği Halkım için terk ettim pıtıraklı döşeği
Sen demiştin ki bana: “Asalet üç kuşaktır Erdemini kaybeden süslü giymiş uşaktır
Gönlü yürümeyenin ayağı tez yorulur ‘Sabit söz’ü bilmeyen, üç söz ile vurulur.”
Ve demiştin: “Hak yola uyanlar özel olur ‘Lâ’sı güzel olanın, ‘illâ’sı güzel olur.”
En zor görevini yap ayrılığımı bitir Kendimden uzaktayım beni kendime getir…
Elbette anlıyorum bakarken titriyorsun Allah’ın şaheseri harcanmasın diyorsun
İstedin ki olmasın evladın bakan bir kör Allah’ın sarayında kuduran azgın nankör
Anladım ve dedim ki: Alın sahte yüzleri Ver yüzümü, annemin aydınlansın gözleri…
Ancak sen hiç unutma dua etmeyi bana ‘Onu salihlerden kıl’ de olmaz mı Rabbına
Avcu semaya açık ellerinden öperim Kokusu O’na benzer güllerinden öperim
Önümde aydınlık iz, arkamda kale oldun Yine yazarım annem, seni çok seven oğlun…”