KAN VE YAŞ

Kendini bizden mahrum et,

İstiyorsan buna hakkın var

Ama bizi kendinden mahrum etme

İstesen de buna hakkın yok,

Dediler, yaşarken öldürenler

Sol gözüme o perde indiği andan sonra:

Yakub’a her şey Yusuf

Mecnun’a her şey Leyla

Avucumda damlalar

Kadir-i Mutlak Mevla

 

Topladım hayallerimi astım

Bir gülün dalının dikenlerine

Anlayan var mı bilmem

Hangi dilden anlatsam kederimi

Renksiz damlalar topladı tüm renkleri

Sözlere son verin, yeter artık şimdi:

Yakub’a her şey Yusuf

Mecnun’a her şey Leyla

Avucumda damlalar

Kadir-i Mutlak Mevla

 

Başını eğmenin de zamanı varmış

Konuşursam ağlarım, diyemeden…

Dilin damağın kurumuş, susuzsun

Cahille zalime kim neyi anlatabildi

Hesap sorma zamanı gelir mi bilmem?

Düşerken kederin dipsiz kuyularına,

Yakub’a her şey Yusuf

Mecnun’a her şey Leyla

Avucumda damlalar

Kadir-i Mutlak Mevla

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 10

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -9

Zümrüdüanka her gün biraz daha iyileşiyordu. Ne kadar sürdüğünü bilmediği bir baygınlık dönemi geçirmişti. Şimdiyse aylardır nekahet dönemi yaşıyordu. Bazen yürürken dengesinin olmadığını fark ediyor ve o anda gözlerinin önüne eski hali geliyordu. Güzel bir yürüyüş, salınarak… hepsi o kadar, önü sonu yok. Bazen bir yere çıkarken gücünün hemen tükendiğini, bir yerden inerken de sanki ayaklarını boşluğa attığını hissediyordu. Bir yükseklikten boşluğa ayak atsaydı eskiden, çırpardı kanatlarını ve uçup giderdi istediği kadar. Şimdiyse sarsılıyor, yoruluyor, gözü kararıyor, uyumak istiyordu.

Uyumak, uyumak, uyumak…

Uyandığında, vurulduğundan önceki hayatını hatırlamak, vurulduğundan önceki ana geri dönmek istiyordu.

Yolculuğu sürerken ilk kurşunu yemeden önceki ana mesela…

Ne olurdu, ilk kurşunu yemeseydi?

Eğer ilk kurşunu yemeseydi, diğerlerinin hiçbiri ona ulaşamazdı. İlk kurşun dengesini sarsmış, kan kaybı başlamış, hızını düşürmüş, seviyesini alçaltmıştı. İşte o ilk kurşunun sebep olduğu bu durumlardan sonra onu gören herkes, herkesin birbirine anlattığı ama kimsenin yakalayamadığı, bu sebeple ancak masallara konu olmuş, çok özel bir kuşu yakalamak arzusuyla silahlarını ona doğrultmuştu. Kurşunlar, oklar, taşlar… Ellerinde sapan olanlar göklere doğru, onu vurmak arzusuyla sapanlara asıldılar.

Bunlar, kendilerine ‘insan’ denilen varlıklarmış. Sürekli konuşurlar fakat birbirlerini pek dinlemez ve hiç anlamazlarmış. İşte bunların attıklarından isabet eden de oldu Zümrüdüanka’ya, isabet etmeyende. Fakat onlar, aradan belli bir zaman geçip göklere fırlattıkları ne varsa, geri dönüp kendilerine isabet ettiğinde şaşkınlık ve kızgınlıkla sordular:

- Bu bize nereden?

Cevap, her yan ve yönden onlara verildi:

ESKİCİ DÜKKANI

Bu gönlümün eskici dükkânı

Gir bak bakalım

Sen var mısın orada

Ey sevdayı sele veren

Ey kapısız evler yapan

Ey giderken ardına bakan…

 

Uğursuz bir tırpanın önünde

Biçilirken hepimiz

İçimden yürüyüp giden

Yolcular silsilesiyle gittin

Bir asalet yükleyip acılarına

Kederlenmenin anlamı nedir?

 

Hayat bu, her şey yerinde kalıyor

Götürmüyor yanlışları doğrular

Azaldım yine içimde

Bir şey söyle, çoğalt beni

Sökül ve dikil, çık yola

Sakın ağlama giderken

 

Beni kurtarma hiçbir kederimden

Hadi sen git, kıtalar kurtar

Devrimler yap, savaşlar çıkar

Yanacaksak yanalım

Öleceksek ölelim

Her gün ölmekten iyidir, bilirim

 

İçimden koptu önce içim

Dedim ki: Şimdi nereye gidersen git!

Artık ne doğulu ne batılıyım

Bulunduğum yerli de olamıyorum

Gönlüm yine yola düştü

İsyandayım, durdursun biri beni

 

Beni atın bir yağmurun altına

Islanayım bir sokak kedisi gibi

Kıvrıldığım bir kapının dibinde

Bir ayak beni tekmelemesin

Sürüneyim çamurlarına

Bir lokma ekmekle sevineyim

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 9

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -8

- Herkesin bildiğini ve anladığını, daha tumturaklı sözlerle ifade edip sanki daha önce ve elan o gerçekleri kimse bilmiyor, ilk defa kendisi ifade ediyor gibi bir edaya bürünerek, geriye yaslanırken ağzının kenarında anlamlıca bir gülümseme, hakikat karşısında bir işe yaramaz, dedi ve başını eğdi Zümrüdüanka.

Onu akil biridir diye karşısına götürdükleri, neredeyse akşama kadar, onun yüzünde anlamlı bir tepki veya ifade görmek arzusuyla konuşup durmuştu. Seneler senesi biriktirdiği tecrübeyle ve kendinden öncekilerin anlattığı, öğrettiğiyle toplumu içinde sivrilen Rade, Zümrüdüanka’nın yüzüne bakıyor, gözlerini görmek istiyordu. Fakat Zümrüdüanka’nın gözleri ya önünde ya sağda solda ya da uzaktaydı. Sanki gözbebekleri titriyor gibiydi. Acaba kederden mi, heyecandan mı, mutluluktan mı? Zümrüdüanka’nın gözbebekleri neden titriyordu? Kendisiyle karşılaştığı için heyecanlanmış olabilir miydi? Yıllar sonra Rade, böyle bir şey olabilmesi ihtimali sebebiyle gülümsemişti.

Karşısında heyecanlanılan biri olmak

Karşısında Zümrüdüanka gibi birisinin heyecanlanması

Rade, büyük bilge ata Nerya’nın anlattığı bir şeyi hatırladı: ‘İnsanlara gönderilen son peygamberin karşısına bir adam gelmiş, korkudan ve heyecandan titriyormuş. Son Elçi demiş ki: Niye titriyorsun, ben de senin gibi kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.’ Düşündü, bunu ancak gerçek bir peygamber söyleyebilirdi, yoksa herkes nedense karşısındakilerin sevinçten, korkudan, heyecandan ya da başka bir şeyden titremesini en azından sesinin titremesini isterdi.

Zümrüdüanka, Rade’ye, ufuklara doğru gitme hayalinden vazgeçsin, onu vazgeçirsin diye getirilmişti.

- Toplumun danışılan bilgesiyim ya, diye kendi kendisiyle eğlendi. Kendi yaralarına çare bulamayan bir otacı, bir sağaltıcı…

Rade, Zümrüdüanka’ya, toplumsal düzenin gerekliliğinden söz etmişti. Bu düzenin hizmet veren bir parçası olması gerektiğinden söz etmişti. Bunun vicdanî bir borç, bir zaruret, mutluluk için bir zorunluluk, kendisine emek verenlere karşı bir sorumluluk olduğundan söz etmişti. Fakat dilinin ucuna gelip gelip geri dönen bir gerçeği bir türlü söyleyemedi. Şunlar geçiyordu içinden bir türlü seslendiremediği:

- Ben de hep senin gibi ufuklara doğru gitme hayali kurdum. O kadar çok görev ve sorumluluk yüklendi ki üzerime, sanki gidersem geride her şey darmadağın olacak, tüm düzen bozulacak ve arkadakiler bana lanet edecek gibi geldi. Bir türlü gitmeye cesaret edemedim.

BİR DÜĞÜN OLDU

Bir düğün oldu

Gelin de benim güveyi de…

Dinle beni şimdi biraz

 

Tohumlar vardı, yarın için ekilen

Aynı suya susayanlar eliyle

Bilir ki onlar, Allah

Yaratır kullarının elleriyle

Ne olur yani yayla esintisi karışırsa deniz rüzgârına

Söyle bana, sen hiç kendini terk edebildin mi?

Bu ben değilim, diyerek…

 

Terlemişim,

Dağılan saçlarım yapışmış yüzüme

Gözlerim kızarmış

Kardeşlerim!

Halledelim aramızdaki sorunları

Eller düşman etmesin bizi birbirimize

Diye çırpınsam, yalvarsam önünüzde

 

Bağdat, Şam, Kahire, Ankara

Duyun beni artık, duy artık İstanbul’u

Deli taylar gibi burnundan soluyan

Hayallerimi görün artık

İnsanların ikiye ayrıldığı günlerde

Ben mazlumların safındayım bile isteye

Dualarım kabul olunsun diye

 

Aynı süslü libası giymiş olsa da

Yalancının bin bir türlüsü

‘Senin bir şey yapmana gerek yok

Bekle, dediler, kurtarıcı gelecek!’

Bekledim, bekledikçe öfkelendim

‘O sensin!’ diyen biri vardı bana, herkese

Git, dedim, git başımın belası

 

Taktik değiştirmem işe yaramadı

Dostumu düşmanımı bilmediğim savaşta

Tanrı gibi itaat isteyenleri gördüm ilkin

İçeride, dışarıda, aşağıda, yukarıda

Ellerinden oyuncaklarını düşürmeyen

Yaşlı çocuklar gördüm

Bilmem, hangi çukurda tökezleyecekler

 

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ -8

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -7

Zümrüdüanka, yanındakilerin kendi aralarındaki konuşmalarını duyuyordu. Bir değişim yaşayan herkesi konuşuyorlardı.

- Geçen şu salyangoz var ya kabuğunu bırakıp gitmiş. Ne olacağını sanıyorsa… Aklı fikri, değişmek, değiştirmek…

- Ağaçtaki küçük kurtçuk var ya o da kabuğunu parçaladı. Güya kabuğunu parçalayıp içinden çıkınca, uçucu kuşlar gibi kanatlı olarak yerinden çıkacak ve uçabilecekmiş. Herkesin aklı bir karış havada

- Kırlangıç da kendisi ve ailesinin çok uzun coğrafyalar üstünden uçarak gidebilecek yetenekte olduğunu iddia ediyormuş. Hadi uçup gidin, dedik. Daha vakti gelmedi, dedi. Yalan tabi. Güya yavruları az daha büyüyecekmiş, havalar soğuyuncaya kadar bekleyip sonra yola çıkacaklarmış. Hepsi hayal, laf olsun, torba dolsun işte.

- Kümesteki ördeklerin yavruları var ya onlar da uzun süredir, ‘Biz suya girmek istiyoruz. Kanatlarımızın olduğuna ve güzel uçtuğumuza bakmayın, biz yüzmeyi de iyi biliriz, boğulmayız, bırakın bizi.’ diyorlarmış. 

- Bizim deniz kenarındaki kumlukta doğan kaplumbağalar var ya onlar da denize gitmek istiyorlarmış. Güya denizde balık gibi yüzebilir, karadakinden çok daha rahat hareket edebilirlermiş. Sen balık mısın? Tabi ki hepsi yalan. Hepsi, üstlenmeleri gereken sorumluluklardan kaçmanın bir yolu. Beş on tanesi gitti ama geri kalan hepsini güvenlik güçlerimiz yakalayıp hapsetti. Her gün yiyecek, içecekleri veriliyor. ‘Bırakın, gideceğiz. Biz bu fıtrat üzere yaratıldık, bize zulmediyorsunuz.’ diyorlarmış. Allah’tan yöneticimiz çok dirayetli de onların ‘intihar’ demek olan bir eylemi yapmalarına izin vermiyor. Onlar, ‘Sorumluluk bize ait, bırak bizi’ diyorlarmış ama yöneticimiz: ‘Düzenimiz ve toplumsal dengemiz bozulur, kötü bir gelenek başlar.’diye sert tedbirler alıp gerekeni yapıyor.

- Şu aramızda onca zamandır yaşayan Zümrüdüanka var ya o da son zamanlarda iyice içine kapanmış. Hep ufuklara bakıp iç geçiriyormuş. Güya önceden bir kanat çırptı mı aylarca hiç yere inmeden, göklerde yol alabiliyormuş. Uyduruyor elbette. Yemeden, içmeden aylarca göklerde gidilebilir mi? Gerçek olsa bile kanatları yorulur. Üstelik doğru düzgün yürüyemiyor bile ama ufukların ötesine kadar gitmek hayalini kuruyor.

- İnsanlar da kendileri için öyle diyorlar zaten: ‘İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.’ Fakat biz hayvanız. Elbette biz bu dengesiz insanlardan daha soylu ve akıllıyız. Şu akılsız insanlara bak, birbirlerine zarar vermekten zevk alıyorlar, hep birbirlerini nasıl öldüreceklerinin planını kurup, hazırlığını yapıyorlar.

- Büyük bilge atamız Nerya derdi ki: ‘Şu insanlara benzememeye dikkat edin. Çünkü onlara benzerseniz bu üstün hayvanlar âleminde kıyamet kopar.’

KAYIP RÜYALARIM VAR!

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Uzun zamandır derin uykularda kalmış

Uzun zamandır görülmemiş

Baldan tatlı, zemzemden berrak

Kevser misin mübarek

Var mı alan, kayıp rüyalarım var?

 

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Ben de yok sanırdım böyle rüyaları

Hiç görülmedi, görülemez sanırdım

Yollar hep böyle çıkmaz

Geceler zulmet, uykular ölüm sanırdım

Var mı alan, kayıp rüyalarım var?

 

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Dedim: Uyanıklık, gözyaşı-kahır

Yollar, bukağılı zincir değilmiş

Kâinat tebessüm etmez sananlar

Ben de yeniden hatırladım

Var mı alan, kayıp rüyalarım var?

 

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Çok emek verdim, dua ettim, ağladım

Uykum, uyanıklığım bir oldu uğruna

Bunun için beni bir tutman yanlış olur

Babasının soyadını bozdurup yiyenlerle

Var mı alan, kayıp rüyalarım var?

 

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Dudak büksün, rüya yormayı bilmeyenler

Ben gördüm, güneş parçalandı

Ve göklere o kelime yazıldı, ağladık

Bu hicrana bakarak o günden beri dedim:

Var mı alan, kayıp rüyalarım var?

 

Kayıp rüyalarım var, var mı alan?

Diyerek ben çıktım kendi kuyumdan, sen çıktın

Ama beraber gülümsemeli değil miydik?

Bekliyorum, gönüller dolusu müjdeli haberler

Gönüller dolusu sevdalılar desinler:

‘Ey aşkın tüccarı! Kayıp rüyalarını almaya geldik.’

 

KAYIP RÜYALARINI ALMAYA GELDİK.

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ -7

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -6

Onun düşüncesini gözlerinden okuyan, kanatlarında ve ayaklarında ağırlıkları bulunan bir hemcinsi hemen ona yönelerek:

-    Yurdumuzun bir yöneticisi var ve onun ülkemizi yönetirken uyguladığı, asırlardan beri süregelen yasalar var. Yasalar ve yöneticimiz izin vermeden gidemezsin, dedi.

-    Ben kabul ettim mi o yasaları, o yöneticiyi ya da yöneticileri ben mi seçtim ve onlara itaat edeceğimi, bağlı olacağımı, izinsiz hiçbir şey yapmayacağımı ben mi söyledim ki şimdi ben istediğimi yapmak hakkından mahrum olayım. Razı olmadığı yasalarla, kontrol altında tutulmak, dünyanın neresinde, hangi varlık içerisinde görülmüş ki?’diyemedi tabi. Eğer deseydi cevap belliydi:

-    İnsanlar, insanlar böyle…

Zümrüdüanka, yine derinden nağmeler duyuyordu. Bu sefer nağmelerin yerini ve söyleyenini hiç armadan dinledi:

 

‘Ömür verip saray kursan, hoyrat vardır yıkan olur

Erdemin son zirvesine –hiç üzülme- çıkan olur

Hayat böyle, ‘artı-eksi’, başka türlü olmadı hiç

Bu şikâyet niye dostum, gül yanında diken olur.’

 

Zümrüdüanka artık yoğun istek ve merak içindeydi. Sanki senaryosunu başkalarının yazdığı bir filmi seyretmişti uzun zaman. Gerçek sandığı ne kadar şey varsa, hepsinin üzerinde her türlü değişikliğin yapılabileceği bir senaryo olduğunu, dahası bu senaryoda kendine dayatılan rolü kabullenmek zorunda olmadığını düşünüyordu. Fakat kendilerine dağıtılan rolleri, aşk ve şevkle kabul edip oynamaktan başka, rolündeki kişiliğe bürünen ve bir süre sonra kendisinin kim olduğunu unutarak, oynadığı rolü kendisi sananlar vardı çevresinde. Onlar Zümrüdüanka ile önce zıtlaşmışlar daha sonra çatışma içine girmişlerdi. Artık sürekli Zümrüdüanka’yı eleştiriyorlar, onu eleştirdikçe kendilerini daha iyi, daha mutlu, daha başarılı hissediyorlardı. Varlık var kılınalı beri, davranışlarına yön verebilen tüm varlıkların kullandığı ‘başkalarına ait yanlışları söyleyerek rahatlama’ denilen bir tedavi yöntemini, onlar da kendileri için uyguluyorlardı. O düşündü: ‘Yanlışı söylemek, doğruluk sayılmaz’

Zümrüdüanka, zaman zaman bu eleştirilerden etkileniyor, bu etkilenme, onu, kendini ve yapacaklarını sorgulamaya yöneltiyordu. Bazen ‘Acaba herkesin düşündüğünden farklı düşünerek, herkesin yaptığından farklı şeyler yapmak isteyerek, ben mi yanlış yapıyorum? Çoğunluk, yani akılların toplamı karşısında tek akıl, kendisinin daha isabetli ve doğru olduğunu iddia etmeli miydi?’diyordu. Bu konu zihnini epeyce meşgul etti.

Akıllar toplamı karşısında tek akıl…

Sayfa 30 / 40

VİDEOLAR


Aile ve Toplumsal cinsiyet eşitliği (21.12.2024)
Aile ve Toplumsal cinsiyet eşitliği (21.12.2024)
israil Gerçeği-2-(Arz-ı Mev’ud - Yeşayanın Kehaneti) (06.12.2024)
israil Gerçeği-2-(Arz-ı Mev'ud - Yeşayanın Kehaneti) (06.12.2024)

İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
Kur’an’da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)
Kur'an'da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)

Allah’ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah'ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)

Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Kur’an’a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Kur'an'a Şirk Koşmak.(07.03.2024)

Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Rasulullah’ın Kur’an’la İlişkisi (22.02.2024)
Rasulullah'ın Kur'an'la İlişkisi (22.02.2024)

Kur’an’a Göre ’insanların çoğu’ (15.02.2024)
Kur'an'a Göre 'insanların çoğu' (15.02.2024)
Kur’an’a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Kur'an'a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)

Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Kur’an’da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Kur'an'da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)

Sorumluluk Bilinci, Kur’an’a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur'an'a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)

Kur’an’ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Kur'an'ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)

Allah’ın Orduları (07.12.2023)
Allah'ın Orduları (07.12.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)

Siz Diyorsunuz ki - Kur’an Diyor ki (26.10.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur'an Diyor ki (26.10.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)

Kur’an’ın Anlaşılması Önündeki Engeller ’Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Kur'an'ın Anlaşılması Önündeki Engeller 'Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)

Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)

Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri  (23.04.2019)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri (23.04.2019)
Joomla templates by Joomlashine