BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 18

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -17

Zümrüdüanka uyumak, yalnız kalmak, biraz dinlenmek istiyordu. Fakat geldiğinde gördü ki kendisini bekleyenler var. Geçti aralarından, ne diyeceğini bilemeyerek ve ne diyeceğini düşünerek. Eskiden olsaydı, hemen bir şeyler söyleyebilirdi, konuştuklarını hoş kelimelerle, güzel örneklerle süsler, dinleyenler hayranlıkla kendilerinden geçerlerdi, anlasalar da anlamasalar da. Şimdiyse söyleyeceği her söz için endişe içindeydi. Bazı sözlerinin bir bumerang gibi ne kadar hızlı fırlatmışsa o kadar büyük bir hızla dönüp kendisine geldiğini görmüştü kaç kere. Şimdi böyle bir şey yaşamak istemiyordu.

- Şu anda içinde bulunduğum durumu ve duygularımı size anlatmak gücüne sahip değilim, dedi. Bütün büyük sözlerimden tövbe ediyor ve hepimizin yaratıcısı olandan af diliyorum. Ben sandım ki her kuş benim gibi uçabilir, ben sandım ki her kuş benim gibi günlerce yemeden, kendi içinden beslenerek durabilir, ben sandım ki herkes benim gibi küllerinden doğabilir. Bunun böyle olmadığını anlamam hiç de kolay olmadı. Tabi benim sizi anlamadığım gibi siz de beni anlamadınız. Bu yüzden beni kendinize benzetmek istediniz. Sizin gidemeyeceğiniz yerlere gitmek istediğim, sizin çıkamayacağınız yüksekliklere çıkmak istediğim için kanatlarımı kestiniz, ayaklarıma prangalar taktınız. Siz benden yoruldunuz belki ama bilin ki ben de sizden yoruldum. Beni anlamanızı istiyorum.

- Biz seni seviyoruz, dedi aralarından birisi

- Ben de sizi seviyorum ama bu benim sizin gibi olmamı gerektirmiyor.

- Biz senin olmayacak hayaller peşinde kendine zarar vermeni istemiyoruz. Sen bizim için kıymetlisin.

- Siz de benim için kıymetlisiniz ama beni kendi dünyanıza esir etmenizi istemiyorum.

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 17

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -16

- Ama ben seni bildim, dedi. Sen, kendi gerçeğini bana anlatmasan bile ben seni belki de senden bile daha iyi tanıyorum. Sen defalar kere küllerinden doğdun. Senin olduğun her yerde ve her zamanda ben de vardım. Demek sen şimdi yine varsın öyle mi? Belli ki sen var olduğun için ben de yine varım. Varlığımı yeniden hissettiğim bu zaman diliminde, seni bana gösteren, tanıtan, hissettiren Zat’a teşekkürlerimi sunmak için ne yapsam az, diyerek derin bir nefes aldı Rade. Önce sararan sonra ağaran sonra kızaran benzini normalleştirmeye çalıştı; nefes alışverişlerini normalleştirmeye çalıştığı gibi.

- Aslan neredeyse, avı da oradadır, dedi Zümrüdüanka kısık bir sesle.

- Aslan sen misin ben miyim? Av sen misin ben miyim ey gözlerimin ışığı?

- Nasıl sayarsan, nasıl kabul edersen öyle olsun, dedi yine kısık ve yorgun bir sesle.

- Seninle olacaksam ister aslan olayım, ister av, bir farkı yoktur benim için, dedi.

Cevap vermedi Zümrüdüanka. Hâlbuki Rade bir cevap istiyordu. Evren yokken ne vardı? Dünya yokken ne vardı? O ve kendisi yokken ne vardı? Var olanların ne anlamı vardı?

- Şimdi ne olacak, dedi; sanki yıllar sonra karşılaştık, bu karşılaşmanın bir anlamı olması gerekmez mi, edasıyla. Hiçbir bir cevap alamadı, her zaman olduğu gibi yine kendisi bulacaktı tüm cevapları, yine kendisi anlamlandıracaktı olan ve olmayan ne varsa. Fakat bu süreç ne kadar da yorucu ve yıpratıcıydı. Sorduğu soruların cevabını bulacak, bulduğu cevapların sorularını soracaktı. Bu da onun yoluydu, ne yapabilirdi ki değiştiremeyeceği şeyleri hoşnutlukla ve durumun güzel yanlarını görmeye çalışarak kabul etmekten başka…

ASIL MESELE

Kimde ilim imanla beraberdir

Tevazu vardır, denge vardır.

Bu aksayıp duran burnu yukarılar

Tek ayağa sahip kemal yolcuları

Baston kadar destek yoksa

Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar

Sonra ağaca bakıp, kasnak hesap ederek

- Lala, derler, ne çıkar bundan?

 

Ham yobaz ve bilgili sapkın

Birbirini okşayan iki el

Giderler aynı yolda yan yana

Ağızlarında aynı sözler…

 

Köpeksiz köylerde değneksiz dolaştılar

Boş meydan gördükçe savurdular

Beylik lafları

Rüzgâr tersten esince kalmadı

Ne kendileri ne sözleri ne havaları

Ama sözlerinin tozları

Bulandırdığı için bakışları

Hala yaşatıyor bazı sıkıntıları

 

Bunları baş üstü gezenler anlamaz

Çakılıp kalanlar örkü üstüne

Ahırını dünya sanan anlamaz

Ve temiz havalarda midesi bulananlar 

BİR ZÜMRÜDÜANKA HİKÂYESİ - 16

Bir Zümrüdüanka Hikâyesi -15

‘Ben, Zümrüdüanka’yı bu yolculuk için uygun bir yoldaş mı diye düşünürken meğer o da benim için aynı şeyi düşünüyormuş. Beni değerlendirmeye almış, uygun bulmamış ama bu yola çıkmaya niyetli başka biri de olmadığı için hiç yoktan iyidir diye düşünerek, benimle yola çıkmaya rıza göstermişti.

Sonra onunla daha yakından tanıştık. Artık yalnızca şafak sökerken alacakaranlıkta konuşmuyor, istediğimiz her zaman görüşebiliyorduk. Yaşadığımız yerler arasına yaptığımız yeraltı geçidi bizi birbirimize getirmek için yeterliydi. Birbirimizi görmek için kanatlarımızı hiç kullanmadık. İlk olarak onunla aramızda yeni bir lisan oluşturmaya çalıştık. Bu öyle bir lisan olmalıydı ki ancak ikimiz konuşmalı ve ikimiz anlamalıydık. Zümrüdüanka dedi ki: Bizim lisanımızı Kalim de bilsin, yoksa yaşadıklarımızı ve sözlerimizi nasıl yazacak? Onu haklı buldum ve bu lisanı Kalim’in de öğrenmesi için çalışmaya başladık.

Yol için hazırlıklarımız sürüyordu. İyi bir hazırlık yapmak istedik çünkü yolculuğun neler getireceğini bilmiyorduk. Kanatlarımızı güçlendirdik. Ayaklarımızı güçlendirdik. Ben o süreçte Zümrüdüanka’yı tanıdıkça gördüm ki o beni yolculuğuna ve yoldaşlığına uygun görmemekte, bu konuda yaşadığı tereddütlerde sonuna kadar haklıymış. Çünkü onun göklerde yükseldiği yerler, kanat vurduğunda aldığı mesafeler, benim hayal edebileceğim mesafeler değildi. Biz bu yolculuğa böyle çıktık.

Halkım beni aralarındaki en bilge kişi olarak kabul ettiklerinde, ben onlara bende gördükleri her şeyin, yaptığımız yolculukta Zümrüdüanka’dan öğrendiklerimin kırıntıları olduğunu söyleyemedim. Söyleseydim, masallara ait olduğu sanılan bir kuşla yolculuk yaptığını söyleyen bir deli olmakla suçlanacaktım. Söylemedim bunu ve deli yerine veli, mecnun yerine bilge olarak adlandırılıp toplumum içinde kabul gördüm. Söylediğim her söz çevremi etkiledi, bu yüzden ben de önemli olanın meramımı anlatmak olduğunu düşünüp sınırlı bir ufka ve bilgiye sahip olanların dünyasını zorlamadım.

Zümrüdüanka, ben bu satırları, senden habersiz, Kalim’le baş başa kaldığımız zamanlarda, bir gün belki sen de okursun diye yazıyorum. Çünkü evet, ben bir gün öleceğim ama sen küllerinden doğma kabiliyetine sahipsin. Acaba öyle bir gün gelir mi, acaba bu mümkün olur mu?’

HASRET

Yorgun gözlerimi bir kez kaldırdım

Erittin narında bakışlarımı

Bir yanım savruldu göklere doğru

Gömdüm bir mezara diğer yarımı

 

Avcumda ateşle ummana daldım

Yandı da ciğerim bir sayha saldım

Her şeyi vererek hiçliği aldım

Hesap edemedim kisb ü kârımı

 

Umuda sarıldım, yeisi vurdum

Suların, sellerin yolunda durdum

Yağmurun düştüğü her göle sordum

Burda mı kaybettin sunalarımı

 

Akıttın müjdenin pınarlarını

Eğdin bakışının çınarlarını

Dolandım ufkunun kenarlarını

 Kaşı hilâl, alnı kamer yarımı

 

Gönlüm makamındır ömür sürdüğün

İlâhî fermandır onda gördüğün

Tam kırk gün kırk gece, başladı düğün

Yaktım ellerime kınalarımı

 

Günün batışını seher bellerim

Rahman’a açılır mahcup ellerim

Kolum yorgun düşse sussa dillerim

Yorulmam etmekten dualarımı

 

Bekle Ayten Hanım, bitmedi sözüm

Uzuyor geceler, kapanmaz gözüm

‘İmdat!’ çığlığına, kalmadı yüzüm

Bir Hızır doğrultsun, duvarlarımı…

MUSA’NIN DÜŞMANI KIPTİ MİDİR SOYDAŞI MI?

Ayten DURMUŞ, Kur'anî Hayat Dergisi (sayı 2017/55)

Bilindiği gibi Rabbimizden insanlığa gönderilen son Kitap’ta, hayatından ve tebliğ sürecinden en çok söz edilen kişi Musa peygamberdir.

Bebekliğinde başına gelenlerden, gençliğinde yaşadığı bir sınanmadan, kaçışından, evliliğinden, dönüş yolculuğundan, Mısır’daki tebliğ sürecinden, Firavun, bürokratları ve askerlerinin ona, kavmine ve ona gelen vahye karşı tavırlarından, Mısır’dan çıkışından, kavminin puta yönelmesinden ve sonrasından, okuyup üzerinde derinlemesine düşünenleri, ibret almaya ve hayranlığa sevk eden ayrıntılardan yeri geldikçe söz edilir.

Esasında Kuran’da kendisinden söz edilen her kişi (Firavun ve karısı, Karun, Haman, Samiri, Nuh ve oğlu, İbrahim oğulları ve babası, Yusuf, Züleyha, Aziz ve şahit olan kişi, bahçe sahipleri…) insanlığın birer prototipidir. İnsanlık durdukça bu kişilerin muadilleri, her toplum içinde bulunacaktır. Peygamberler ve tabiileri de inanmış kişilerin prototipidir. Kişi için önemli olan, bunlardan hangisi gibi olduğudur.

Bu yazıda, genç Musa’nın yaşadığı bir olayla ilgili olarak olay karşısındaki duruşunu ele almak istiyoruz. Ele alacağımız bu olay -yaşadığı pek çok olay gibi- onun hayatında çok önemli bir kırılmaya sebep olan ‘ölüme sebebiyet verme’ suçunu işlemesidir.

Olay kısaca şöyle: Genç bir ordu komutanı olan Musa, birinin ölümüne sebep olur, kısasen öldürüleceğinden korkarak ülkeden kaçıp gider. Bu bölüm Kitabımızda Kasas Suresi/28:14-21 ayetleri arasında şöyle anlatılır: ‘Musa, ergenlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona hikmet ve bilgi verdik. Muhsinleri işte böyle ödüllendiririz.(14). O, halkın haberi olmadığı bir sırada şehre girdi ve kavga eden iki adam gördü. Biri kendi soydaşı, diğeri düşmanındandı. Kendi soydaşı olan, düşmanına karşı yardım istedi. Musa’da ona bir yumruk vurdu, olan oldu. (Aklı başına geldiğinde/Kendine geldiğinde) Bu şeytanın işindendir. O apaçık yoldan saptıran bir düşmandır, dedi.(15). Rabbim, ben kendime zulmettim. Beni bağışla, dedi. Allah da onu bağışladı. Çünkü O, bağışlayan ve merhamet edendir.(16). Rabbim, bana verdiğin nimet için artık asla suçlulara arka çıkmayacağım, dedi.(17). Şehirde korku içinde, etrafı gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendinden yardım isteyen adam, yine feryat ederek yardım istiyor. Musa, ona:- Sen besbelli ki iyice azgınlaşmış birisin, dedi.(18). Musa, ne zaman ki ikisinin de düşmanı olan adamı tutmak istedi (adam): -  Ey Musa, dün birini öldürdüğün gibi beni de mi öldürmek istiyorsun? Anlaşılan sen, bir zorba olmak istiyorsun, insanların arasını düzeltenlerden olmak istemiyorsun, dedi.(19). Şehrin merkezinden/öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve: Musa, yöneticiler, seni öldürmek için görüşme yapıyorlar. Hemen çık git. Ben, senin iyiliğini isteyenlerdenim.(20). Bunun üzerine korku içinde etrafını gözetleyerek oradan çıktı.(21)’

İNANMAK İSTİYORUM

I

Ben aşkın olduğu bir dünyaya inanmak istedim

Biraz da merhametin

Bırak, dağınık kalsın

Derlenip toparlanmasın

Ufuklar, arzular, hırslar

Yarım hayaller, çeyrek zaferler

Ne oluyorsa aşktan oluyor

Ya da ne olmuyorsa aşktan olmuyor

Derleyin, toparlayın sözleri

Fiyakalı olsun şöyle

Sanki sizden önce kimse

                        dememiş gibi

Kullanmamış gibi birkaç bin yıllık

                                       kelimeleri

Altına adınızı ekleyin, patent hakkı

                                    isteyin hatta…

Sen, bu kelimeler için kime ödeme yaptın

Aşksızsın ve hırsızsın, ne çalarsan

                        da miras malım diyorsun

Hâlbuki baban, babasını saklamış bir soysuz

Sen de isyankâr bir yurtsuzsun

Boyun büküp ne diyorsun öyle

İstemiyorum, ötelerdenmiş gibi konuşmanı             

İstemiyorum, hedefsiz buğulu bakışları

İstemiyorum, feleğin çemberinden

                                   çok geçmiş edaları…

II

Oturuyor ve bekliyorum

Kalkıyor, bekliyorum

Yürüyor, bekliyorum

Duruyor, bekliyorum

Uyuyor, bekliyorum

Uyanıyor, bekliyorum

Sense ey hasretim!

Sen, düşlerimde bile gelmiyorsun

Ben seni deliler gibi özlüyorum

İğde çiçekleriyle leylakların kokusunda

Ben, aşkın olduğu bir dünyaya inanmak istiyorum

EVRENSEL AYNA SEÇİMİ BEKLEME ODASI

‘Kızım Fatma!

Babam peygamber diye güvenme.

Kendini ateşten satın al.

Ben senin için Allah karşısında,

hiçbir şey yapamam.’(sav)

İnsanlar, her renkten ışıkların dış yüzeyinde yansıdığı bir yere doğru, merak ve heyecanla gidiyorlardı. Girmek için sıraya girdikleri yerin kapısında, kocaman bir levhada “Evrensel Ayna Seçimi Bekleme Odası” yazıyordu.

Herkes içerisini merak ediyordu. İçerisi nasıldı ve ondan ötesi var mıydı?

İçeri giren her kişinin belleğinden, girişten önce yaşananların anısı, içeri girişin bir şartı olarak siliniyordu. Bu insanlar içeri girdikten sonra, sanıyorlardı ki bir yerden gelmediler, her şey o anda, orada başladı.

Dışarıdaki ve içerideki görevliler; Evrensel Ayna Seçimi Bekleme Odası’na, her gün uygun görülmüş sayıda insanı alıyorlardı. Bugün de onlar için her gün gibiydi, yalnızca insanlar değişiyordu. Bu odada, günün süresi, insanların burada kalış zamanlarına göre uzuyor veya kısalıyordu.

O günün ilk yolcusu geldi, durdu, “Evrensel Ayna Denizi”nden, buraya gelişinin asıl amacı olan, bir aynayı aldı ve aynaya bakarak şöyle dedi;

- Bu aynanın sırı dökülmüş, ayna böyle kusurluyken, görüntü nasıl inandırıcı olur?

Üzerinde “Çıkış” yazan kapıdaki görevli, onu, insanların çoğunun, ‘buradan ötesi yoktur’ diye düşündüğü öteye yolcu ederken şöyle düşündü:

“Aynanın sırını onarmayı düşünmedi, kusuru aynada görüp kendini görmeyi ve kendi ile ilgilenmeyi ihmal etti. Kendisini merak ederek kendi görüntüsüne hiç bakmadı.”

İkinci yolcu geldi, bir ayna alıp baktı ve şöyle dedi:

-Ayna böyle sinek pislikleriyle, su ve sabun lekeleriyle, isle kirliyken, görüntü nasıl inandırıcı olur?

Çıkış görevlisi, onu yeni dünyasına yolcu ederken şöyle düşündü:

“Kiri, lekeyi ve isi temizlemeyi düşünmedi, aynanın kusurunu gördü, onu temizleyerek kendisine bakmayı akıl etmedi.”

Üçüncü yolucu geldi, o da bir ayna alıp baktı, şöyle dedi:

Sayfa 26 / 40

VİDEOLAR


Aile ve Toplumsal cinsiyet eşitliği (21.12.2024)
Aile ve Toplumsal cinsiyet eşitliği (21.12.2024)
israil Gerçeği-2-(Arz-ı Mev’ud - Yeşayanın Kehaneti) (06.12.2024)
israil Gerçeği-2-(Arz-ı Mev'ud - Yeşayanın Kehaneti) (06.12.2024)

İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
İsrail Gerçeği-1 (29.11.2024)
Kur’an’da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)
Kur'an'da Önerilen Müslüman Ahlâkı (16.05.2024)

Allah’ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah'ın Dostları-Veli/Evliya (23.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)
Allah Neden Vardır? (02.05.2024)

Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Mutluluk Nedir? (25.04.2024)
Kur’an’a Şirk Koşmak.(07.03.2024)
Kur'an'a Şirk Koşmak.(07.03.2024)

Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Narsizm, Sekülerizm, Deizm. (02.03.2024)
Rasulullah’ın Kur’an’la İlişkisi (22.02.2024)
Rasulullah'ın Kur'an'la İlişkisi (22.02.2024)

Kur’an’a Göre ’insanların çoğu’ (15.02.2024)
Kur'an'a Göre 'insanların çoğu' (15.02.2024)
Kur’an’a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)
Kur'an'a Göre Din Tüccarlığı. (08.02.2024)

Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Yaşamın Amacı Anlamı. (19.01.2024)
Kur’an’da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)
Kur'an'da İnsana Sorulan Sorular. (12.01.2024)

Sorumluluk Bilinci, Kur’an’a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
Sorumluluk Bilinci, Kur'an'a Göre İnsanın Sorumlulukları. (04.01.2024)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)
İnsanın Dünya Sınavının Konuları (28.12.2023)

Kur’an’ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Kur'an'ın Aile Önerileri (21.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)
Cihad Nedir? (14.12.2023)

Allah’ın Orduları (07.12.2023)
Allah'ın Orduları (07.12.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)
Lanet-Lanetlenme Nedir? (30.11.2023)

Siz Diyorsunuz ki - Kur’an Diyor ki (26.10.2023)
Siz Diyorsunuz ki - Kur'an Diyor ki (26.10.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)
Sadaka ve Zekat Nedir? Kaç Çeşit Sadaka Vardır?(09.11.2023)

Kur’an’ın Anlaşılması Önündeki Engeller ’Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Kur'an'ın Anlaşılması Önündeki Engeller 'Çeviri Sorunu (02.11.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)
Ecel ve Ecel i Müsemma (19.10.2023)

Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kader Nedir? Kader Algımız Nedir? (12.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)
Kıyamet Çeşitleri (05.10.2023)

Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Kadın Çıkmazları (20.06.2021)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri  (23.04.2019)
Ailevi Mutluluğun Temel İlkeleri (23.04.2019)
Joomla templates by Joomlashine