İslami Hayat Dergisi Yıl:2012 Sayı:10
İslamî Hayat: Ayten Hanım, hem eğitimci hem de annesiniz. Üstelik şair duyarlılığına da sahip bir annesiniz. Sizce evlat sahibi olmak nasıl bir duygu? Evlat yetiştirirken bir kul olarak, bir insan olarak neler tecrübe ediyor, neler öğreniyoruz?
Bismillahirrahmanirrahim. Âlemlerin Rabbi olan Rabbimize sonsuz kere hamd ü sena, onun tüm elçilerine ve Efendimiz(sav)e sayılar adedince salât ü selam olsun. Bizler hayata bakış açısında, hayat yolunu yürüyüşünde belli ölçüler bulunan insanlarız. Elbette tüm hayatımıza olduğu gibi, hayatımızın en önemli bölümü olan evliliğimize ve evlatlarımıza bakış açımızı da Kitabımız belirler. Evlat sahibi olmak her insan için fıtri bir istektir.
Kur'anî Hayat Dergisi (sayı 2012/27)
“ Ulüvv-i pâyene ‘ümmi’ demektir, en celî isbat
Beşer tedrise kudret mi bulurdu zatını heyhat
Yine kadrin kadr-i âlâ ta’allüm ettiğin âyât
Senin üstâdın Allah-ı azîmüşşandır ancak
Anınçün hâce-i kevn ü mekânsın ya Resulallah”
(Makbule Leman Hanım)
Davetçi olmak için şu üç şeyin bir arada bulunması gereklidir:
Bir ailede huzur, dirlik, düzen olması için ilk gereken husus, o aile fertlerinin birbirini yakından tanımalarıdır. Aile bireylerinin birbirini tanımasında birinci zorunluluksa sevgi ve saygının bulunduğu bir ortamdır. Çünkü bir insanın kendisini gizlememesinin ilk şartı, hangi halde olursa olsun sevileceğine ve sayılacağına dair güven içinde olmasıdır. İnsanlar, başkalarından belki çok farklı sebeplerle kendisine ait bazı şeyleri gizleyebilir: Mesela, dinini, milliyetini, dünya görüşünü, yaşam tarzını vs. Ancak kişi ailesi içinde bu durumda olmamalıdır. Bu da ancak kişinin nasıl olursa olsun o ailenin bireyi olarak kabul edileceğiyle ilgili güven duygusuna bağlıdır.
Kurani Hayat Dergisi (Sayı:26)
Eğer dünya hayatının bir bitişi olmasaydı, dünya ve içindekiler tüm değer ve önemini kolaylıkla kaybedebilirdi. Dünya hayatını değerli kılan bir sonunun olmasıdır.
İnsanlar farkında olsun-olmasın, can taşıyan her varlık gibi insanın da bu zemin üzerinde ‘belirlenmiş bir süresi’ vardır. Bu sürenin bilgisi yalnızca bu süreyi belirleyende bulunduğu için onun dışındakiler, bazı ölümler karşısında: ‘Beklenmeyen bir sondu. Pek erken göçtü gitti. Daha yapacak çok işi vardı. Gözü arkada kaldı. Gözü açık gitti. Ömrünün baharında öldü. Hiçbir muradına eremeden göçtü gitti vs.’ gibi cümleleri sık sık kullanırlar. Hâlbuki işin arka planı öyle değildir. Sebepler ne olursa olsun, zahiren nasıl görünürse görünsün ve insanlara nasıl gelirse gelsin, gerçekte süre o anda bitmiştir.
Bir sürü dert ve hastalıkla perişan olan bazılarınaysa insanlar: ‘Ölemiyor.’derler; yani süre bitmemiş demek ki. Dayanılmaz acılar ve ağrılar çeken insanlara sorun bir kere, ellerinde olsa ölmezler mi?
Sultan olup tahta çıkıp inenler
Attan inip yolu yaya gidenler
Çoban olup tek koyunu güdenler
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Bir koltuğa oturunca şaşanlar
Karanlık yolları gece aşanlar
Şöhret yatağını yarıp taşanlar
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Sevdikleri ölüp geri kalanlar
Malını yemeyip pişman olanlar
Son nefeste hakikati bulanlar
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Baş alırken beli titremeyenler
Can yakarken eli titremeyenler
Gönül yıkıp dili titremeyenler
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı
Sevmeyi bilmeden ömür geçiren
Kimi varsa zehir zıkkım içiren
Umudu ömründen öte geçiren
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Yol bulunca anaları ağlatan
Nice genç geline kara bağlatan
Konuşurken kör kuyuyu çağlatan
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Az gittim, uz gittim, diyenlere sor
Haramı helâlle yiyenlere sor
Yoksulun âhını giyenlere sor
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Azrail gelince azcık eğleyin
Ölmeden bir kez de beni dinleyin
N’olur bir kerecik doğru söyleyin
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?
Beğenmez geçtiği her bir makamı
Söyleyin Ayten’e koysun yakamı
Siz çalanlar, elbisemi, hırkamı
Hanginiz ömrünü doğru yaşadı?